ANKARA – UNFPA Türkiye desteğiyle Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından hazırlanan "Covid-19 Sırasında ve Sonrasında Araştırmalar" çalışması yayında!
2020 yılı oldukça bulaşıcı COVID-19 virüsünün neden olduğu küresel bir pandeminin ortaya çıkması nedeniyle olağanüstü bir yıl oldu. Bu süreçte “normal” olarak bildiğimiz her şey değişirken, bu değişimlerden en çok etkilenen alanlardan biri de başta sosyal araştırmalar olmak üzere araştırmalar oldu. Pandeminin anket araştırmaları üzerindeki etkisi ülkeler arasında farklılık gösterse de bütün dünyada veri toplama yöntemleri bu süreçten önemli ölçüde etkilendi. Bu durum, özellikle araştırma çevrelerinde farklı alanlarda bilgi ihtiyacının karşılanmasına ilişkin endişelerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Bu rapor, pandeminin başlangıcından 2020’nin Aralık ayına kadar olan döneme odaklanarak, COVID-19 sürecinin anket araştırması üzerindeki etkilerini ve bu alandaki ilgili gelişmeleri analiz etmek için hazırlandı. Pandeminin anket araştırmaları ve geleceği üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlaması amaçlanan raporda, anket araştırmalarındaki son gelişmeler Dünya Bankası, UNICEF, UN Women, ILO, UNSD, WHO ve EUROSTAT dahil olmak üzere çeşitli anket kuruluşlarının web kaynaklarının, AAPOR, WAPOR, RSS, PAA gibi bazı mesleki ve akademik kuruluşların webinarlarının ve bazı akademik yayınlarının ve yurt dışından ve Türkiye'den altı uzman görüşmesinden elde edilen sonuçların analizi ile ele alındı.
Yüz yüze anketlerin yerini telefon görüşmeleri aldı
Raporda yer verilen önemli başlıklardan biri, anket çalışmalarında pandeminin ortaya çıkardığı engeller oldu. Araştırmacılar ve politika yapıcıların ihtiyaç duydukları veriyi toplama noktasında çeşitli sorunlarla karşılaştığının belirtildiği raporda, yüz yüze yapılan birçok anketin pandemi sürecinde telefonla uygulanmaya başladığı ifade edilirken, hizmet sektöründeki pandemi kaynaklı aksamalar nedeniyle bazı durumlarda posta / telefon anketlerinde de güçlükler yaşandığına dikkat çekildi. Posta / telefon anketlerinin daha yüksek yanıt oranlarına sahip olan yüz yüze anketlere kıyasla cevapsızlık hatası riskini de artırdığı vurgulanan raporda, bu durumun anket çalışmalarından elde edilen verileri hem nitelik hem de nicelik açısından olumsuz yönde etkileyebileceği belirtildi.
Rapora göre, pandemi döneminde ortaya çıkan bu aksaklıkların en önemli sonuçlarından biri de DHS (Nüfus ve Sağlık Araştırmaları) ve MICS (Çok Göstergeli Küme Araştırmaları) gibi yüz yüze görüşmelerin güvenilir bilgiye ulaşmak için tek yöntem olarak görüldüğü sağlık alanında yapılan çalışmalarda yaşanan aksamalar oldu. Kadına karşı şiddet gibi yüz yüze iletişimin ve gizliliğin olmazsa olmaz olarak kabul edildiği hassas konularda veri toplama süreçleri de bu durumdan olumsuz yönde etkilendi.
Pandeminin etkileri, yüz yüze kesitsel hanehalkı anketlerinde katılımcıların uzun süre takip edilmesini gerektiren boylamsal araştırmalara göre daha çok hissedildi. Boylamsal araştırmalarda cevaplayıcılara farklı yöntemlerle erişmenin mümkün olması bir avantaj olarak önce çıktı.
Büyük veri geleneksel araştırmanın yerini mi alıyor?
Raporda öne çıkan bir diğer başlık da COVID-19 salgınının araştırmaların yapısında sebep olduğu değişiklikler ve bunların gelecekteki etkileri oldu. Pandemi sürecinin araştırmalar üzerinde sebep olduğu değişikliklerin ve bu değişimden etkilenme oranlarının da ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği belirtildi. Bunun ise büyük ölçüde telefon/posta gibi alternatif veri toplama yöntemlerinin veya kayıt verisi gibi büyük verilerin kullanılması için gereken altyapı ve kaynakları ile bağlantılı olduğu ortaya konuldu.
Büyük veri ve internetin veri toplama alanında artan rolünün altının çizildiği raporda, Facebook ve Google gibi platformların reklam hizmetlerinin de COVID-19 sürecinde anket çalışmaları için kullandığı belirtildi. Bu platformlar anket çalışmaları için katılımcı bulma noktasında büyük bir avantaja sahip olsa da, uzmanlar raporda herkesin bu platformlara erişiminin olmayabileceği veya katılmak istemeyebileceği ve bu sebeple bu tür platformlar aracılığıyla toplanan bilgilere daha dikkatli yaklaşılması gerektiği konusunda araştırmacıları uyardı.
Büyük verinin geleneksel anket araştırmasının yerini almayacağının, ancak gelecekte tamamlayıcı bir role sahip olacağının not düşüldüğü raporda, veri toplamada farklı yöntemlerin bir arada kullandığı karma mod gibi anket araştırmasındaki pek çok değişikliğin salgın sonrasında da kullanılmaya devam edeceği vurgulandı.
Peki şimdi ne olacak?
Raporda, pandemi koşullarının anket araştırmalarına etkisine ilişkin yapılan mevcut durum analizinin yanı sıra ileriye dönük bazı uygulamalar ve öneriler de ortaya koyuldu.
Türkiye'de kamu ve özel sektör tarafından yürütülen araştırmaların artan şeffaflık ve dokümantasyon ihtiyacına dikkat çekilen raporda, pandemi sona erdiğinde yüz yüze anketlerde hanehalkı davranışlarının farklı olup olmayacağının, yanıt oranları ve işbirliği açısından araştırmacıların dikkate almaları gereken önemli bir konu olduğu vurgulandı.
Ayrıca, raporda araştırmacıların pandemi sırasında ortaya çıkan zorlukları nasıl aşabileceğine dair bilgilere de yer verildi. Uluslararası kuruluşların ve araştırma topluluklarının bu süreçteki rolünün vurgulandığı raporun tavsiyeler kısmında, araştırmacılar ve politika yapıcılar tarafından başvurulabilecek ana kaynaklar olarak Dünya Sağlık Örgütü, BM kuruluşları, EUROSTAT gibi kurumların kılavuz ve tavsiyeleri gösterildi.
Prof. Dr. A. Sinan Türkyılmaz, Dr. Tuğba Adalı ve Dr. Yaser Koyuncu tarafından gerçekleştirilen çalışmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Çalışma kapsamında pandeminin araştırmalara etkisini ve geleceğe dönük yansımalarını daha iyi anlamak amacıyla yurt dışından ve Türkiye’den James Lepkowski, Raphael Nishimura, Frauke Kreuter, Attila Hancıoğlu, Oğuzhan Akyıldırım, Enver Taştı ile yapılan söyleşilerin videolarına da isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.