Türkiye Depremleri ve Devam Eden İhtiyaçlar
6 Şubat 2023’te 9 saat arayla gerçekleşen iki yıkıcı depremin ardından, 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı ve artık yaşamını çeşitli engellerle sürdürmek zorunda. Birleşmiş Milletler’in hesaplamalarına göre depremlerden 11 ilde 9 milyonu aşkın kişi doğrudan etkilendi, 3,6 milyondan fazla kişi yerinden oldu.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, UNFPA’in Şubat 2024 verilerine göre; en çok etkilenen illerde (Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya, Hatay, Gaziantep ve Osmaniye'nin üç ilçesi dahil olmak üzere) düzenli ve düzensiz yerleşim alanlarda yaklaşık 760 bin kişi yaşıyor. Ortalama 64 bini hamile kadınlar olmak üzere üreme çağındaki tahminen 1,2 milyon kadın ve kız çocuğunun ihtiyaçları devam ediyor.
Depremlerden sonra geçen yaklaşık 17 ayın ardından sağlık ve koruma hizmetlerinin altyapısı, deprem öncesi hizmet sunum kapasitesinin hala altında. Hastane binalarının hasar görmesi ve sağlık personelinin hayatını kaybetmesi, özellikle doğum öncesi ve doğum sonrası bakım hizmetlerine erişimi kısıtlıyor. Üreme sağlığı materyal ve hizmetlerinin yetersiz olması, istenmeyen ve riskli gebeliklere yol açabiliyor. Öte yandan, konteyner kentlerdeki uygun olmayan yaşam koşulları, emziren kadınların ve bebeklerin sağlığını olumsuz etkiliyor. Temiz olmayan su, yetersiz sanitasyon ve hijyen koşulları enfeksiyonlara yol açıyor. Yaşanan travma, artan stres, yeni deprem korkusu nedeniyle kadınlar ve kız çocukları daha sık adet düzensizliği yaşıyor. Menstrüel hijyen ürünlerine erişim hala sıkıntılı.
Koruma alanındaki ihtiyaçlar da devam ediyor. Konteyner yerleşimlerinde dar alanlarda, kalabalık aileler bir arada yaşıyor ve bu güvenlikle ilgili riskler yaratabiliyor. Aile içi şiddet riski arttı; sosyal normlardan kaynaklanan şiddet ve yoksulluk, travma sonrası stres, madde bağımlılığı vb. nedenlerle artıyor. Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler artıyor; ailelerin kız çocuklarını okula göndermeye maddi gücü yetmiyor. Altyapıdaki bozulma nedeniyle yaşanan elektrik kesintileri ve ışıklandırma yetersizliği özellikle kadınlar, kız çocukları ve gençler açısından güvenlik endişelerine yol açıyor.
Kadınlar ve ergenler mevcut sosyal koruma hizmetlerine ilişkin farkındalıktan yoksun. Özellikle gençlerin psikososyal desteğe ihtiyacı var.